Aslında böyle bir yazı yazmak niyetim yoktu, facebook'tan kısa bir ''mutlu yıllar'' mesajı yazacak ve yeni yılın herkese sağlık, mutluluk ve bereket getirmesini temenni edecektim ki aslında yeni yıldan ne çok şey beklediğim aklıma geliverdi birden. Hep olmayacak şeylerdi ben de yazmaktan vaz geçtim. O yüzden beni okumak zahmetine katlanan bir kaç kişiye hitaben mavra çevirmeye niyetlendim, size okutmaktan ziyade yazarken ben de deli gibi kendi kendime güleceğim yazılar yazmayı çok severim. Mutluyum yani, ama şimdilik...​

 Benimkisi hayal, Zaman yolculuğuna çıkmışım yıl 2125. Memleketi geziyorum her yer mis. Türk milliyetçileri memleketin idaresini meşru yollardan tamamı ile ele geçirmişler, her yerden refah fışkırıyor, ilkokul çocuklarının gözleri bile ''bilim bilim'' diye çakmak çakmak kırpışıyor. Turan kurulalı uzun yıllar olmuş Kırgız, Kazak,Azeri,Tatar, Türkmen ne varsa hep kaynaşmışız, ''dilde, fikirde, işte'' bir olmuşuz. İstanbul'u geziyorum önce, tabii yine çok kalabalık ama trafik falan yok, Tulpar modeli uçan araba yapmışlar bizim Türkçü bilim adamları. Gittiğim gün yeni bir milli bayram, etrafta insanlar bu müreffeh ülkenin kurtuluş günü olan ''siyasal islamcılardan kurtuluş günü'' nü kutluyorlar. Şöyle bir etrafı gezeyim derken kalabalıklar arasına karışıp onlarla tören alanına yollanıyorum, giderken liseli bir gencin koluna yapışarak, ben biliyormuşum da, sanki onu test ediyormuşum gibi soruyorum: '' Anlat bakalım delikanlı, ne oldu bu gün, neden kutlama yapıyoruz bakalım biliyor musun ? ''​

 -Ağabey bu gün siyasal islamcılardan kurtuluş günüdür, kırk yıl önce bu gün hepsini Mars'a yolladık, sonrasında Türkiye hızla gelişti.
Akabinde meselenin iç yüzü anlaşılıyor, Türkiye'de teknoloji ilerlemiş, bir uzay araştırma merkezi kurulmuş, Ay ve Marsa gidip gelmeler derken kolonileşecek en iyi yerin Mars olduğuna karar verilmiş. Orada büyük bir üs kurulmuş üstelik denek yerleşimciler olarak siyasal islamcılar ''Mars şeriatle yönetilecek'' vaadi ile toplanıp gönderilmiş. Büyük reklam kampanyaları yapılmış, boy boy elektronik afişlerde kampanyanın reklam yüzü olarak işid militanı kılıklı bir herif yanında 4 hatunla poz veriyor, kampanya sloganı olarak ise ''Şeriat çok güzel gelsene'' seçilmiş.

 Tören sonrasında çay içmek için hala kullanılan ince belli bardaklarla çay ikram eden bir kafeteryanın önündeki bir masaya çöküyorum. Sigara yakacağım ama etrafta içen göremiyorum belki de sigara içen dahi kalmadı Türkiye'de, bir yakarsam foyam ortaya çıkacak. Ayıkla pirincin taşını sonra. Neyse kapı ağzında oturduğumdan içerideki hologram Tv yi izleyebiliyorum. Tv de bir eğlence programı var, millet izleyip katıla katıla gülüyor. Kanal, Mars kolonisindeki dini programı eğlence programı diye gösteriyor. Programda hocaya sorular soruluyor tabii dini bütün seyirciler tarafından.

''Mars'ta kıbleye dönerken Dünya ile aramıza başka gezegen girse namazım sahih olur mu''

''Mars toprağı ile teyemmüm etsek gusül yerine de geçer mi ? Laikler bize ''Orada da su var'' dediler''

''Uzaylılarla savaşırken cünüp ölen şehit sayılır mı ?''

''Cin taifesi Marsta'da hala goygoycu mu davul zurnalı halay var mı ?'' (Bu soruya karşı cinlerin de ''size ne kardeşim burada da mı buldunuz ulan, siz eğlenmeyi bilmiyorsanız günah bizde mi ağzına çarparım bak görürsün halayı'' diye cevap vermesi muhtemeldir.)

''Dört kadın yerine %50 Küçültme tabancası ile vurulmuş sekiz kadınla evlenmek caiz midir''

''Uzaylıyla cima edenin altında Mars taşı eritene kadar gusletmesi gerekir mi''

'' Yer çekimsiz ortamda Atatürk'e sövünce bir sevabı beşyüz sayılıyormuş doğru mu hocam''

''Tanrı demeyin, Uzaylılara benzersiniz dedilerdi Tanrı demek günah mıdır hocam ''

''Seyyid Marsevi Hocaefendi hazretleri yer çekimsiz ortamda uçmadan yürüyerek keramet göstermiş doğru mudur''

''İsrail'in mars kolonisinden satın aldığımız oksijen tüplerini atmosfere boşaltarak boykot etmenin sevabı ne kadardı hocam''

'' Bu gezegenin gırmızılığı hep Amarığalıların oyunu, havaya gırmızı böcek tozu katıyollarmış, koloni dışına çıkmak haram mıdır hocam''

  Sorular uzayıp gidiyor. Gözlerimden yaş gelmiş halde hala gülüyorum ki birden garson robot ince belli bardakta çayımı ve güllü nargilemi getiriyor nargileden bir fırt çekip tam çayımı keyifle höpürdeteceğim sırada hanım dürtüyor ''uyan artık, işe geç kalacaksın''

  Hala uyuyan kızımın yanağına bir buse kondurup ''Ben göremesem de sen Turan'ı göresin'' diye hayır dua ederek minibüse yetişmek için çamurlu yollarda koşturmak üzere kapıyı çekip çıkıyorum, ruhumda bin hüzün, bıyıklarım buz kesmiş....

  Yeni yılınız kutlu olsun güzel memleketimin güzel insanları, sizin dertlerinizdir beni böyle mahzun eden. Rabbim sizlere dert bana da milletimin derdinden başka dert vermesin...