​BIR TORPİL HİKAYESİ 

Son dönemlerde devlet yapısı içinde bir mülâkat hastalığı başladı. Mülâkat torpil demek mülâkat adam kayırma demek mülâkat liyakattan uzaklaşma demektir. 

Torpil bir tür toplumsal hastalıktır. Kim yaparsa yapsın nereden gelirse gelsin kişinin layık olmadığı makama getirmek torpildir. Ve torpil toplumun yapısına çöreklenmiş bir urdur. Tedavi edilmezse bu hastalık devletlerin yıkılmasına sebep olur. Devlet yönetimine talip olanların öncelikle kendi yakınlarından başlamak üzere bu hastalığa karşı önlem alması gerekir. Devlet yöneticisi liyakat esasından uzaklaşırsa iş ehil olmayan insanlara devredilir ki millete bundan büyük kötülük yapılmaz. Şimdi size büyük bir torpil hikayesi sunayım:

Yıl 1934, Milli Eğitim Bakanı, makamında çalışmaktadır. Kapı çalınır. Bakan gür sesiyle: “Giriniz!” der. Gelen kişi, Atatürk’ün yaverlerinden biridir. Yanında iki çocuk. Konuklara yer gösterir ve zarfı açar. Atatürk’ten gelen bir mektuptur bu:  

“Bay Abidin Özmen, Milli Eğitim Bakanı…”

“Yaver Bey’le, size iki fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum. Bu çocukları, uygun göreceğiniz bir liseye (parasız yatılı olarak) kaydını yaptırın…”

Bu, Atatürk’ün bir emridir. Kesinlikle yerine getirilecektir. Bakan Özmen Orta Öğretim Genel Müdürünü çağırtır ve şu direktifi verir:

“Yaver Bey’in yanındaki bu iki çocuğun evrakını alınız ve bu çocukların Haydarpaşa Lisesi’ne paralı yatılı olarak kaydını yaptırıp her ikisi için de üçer yıllık paralı yatılı makbuzlarının veli ve ödeyen hanesine Atatürk’ün ismini yazdırarak bana getiriniz.”

Bakanın emri yerine getirilmiştir. Özmen de kısa bir mektup yazarak Yaverle Atatürk’e yollar.

“Muhterem Atatürk, Yaver Bey’le göndermiş olduğunuz iki çocuk hakkında emirlerinizi aldım. Ancak, arkasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Atatürk gibi biri bulunduğu için; bu çocukları fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme, hem yasalarımız, hem de mantığımız izin vermedi. Bu nedenle her iki çocuğu emirleriniz gereği Haydarpaşa Lisesi’ne paralı yatılı olarak kayıtlarını yaptırdım. Çocukların üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzları ek’te takdim ediyorum…”

Atatürk bu mektup üzerine, Başbakanı İsmet İnönü’ye telefon ederek:

“Bak senin Milli Eğitim Bakanın bana ne yaptı” diyerek olayı anlatmış. İnönü, özür dilemiş. 

Atatürk:

“Yok özür dileme. Çok memnun oldum. Keşke her devlet adamı bu medeni cesarete sahip olabilse ve doğruyu gösterebilse…”

Doğan Ay