-Monolog-

Size Anayasa maddelerinden de 'evetli - hayırlı' bir yıkım projesinden de bahsetmeyeceğim. 

Onu vermezseniz beka sorunu olur, bunu vermezseniz memleket elden gider de demeyeceğim.

Bizden bahsedeceğim ki eğer hala varsa…

Birbirleri için can yerine can veren, sevginin, güvenin, fedakârlığın, umudun, saygınlığın ve dahi delikanlılığın vücut bulmuş hali 'Biz' den…

Evet'i de Hayır'ı da en çok sahiplenen, bir diğerine ihanet etmiş gözüyle bakıp yumruk sıkan hatta utançla söyleyeceğim yumruk savuran bizden…

Aylardır anlamlandırmaya çalışıyorum, neden bu kadar önemli bu iki kelime, neden savaşmalıyım onları kutsal bilip?

Bir oyun ardına gizlediğiniz ütopyalar ve yıkımlar için neden kahrolmalıyım?

Savunduğunuz gibi bir evet ya da bir hayır yüzünden Türk milleti mahvolacak kadar aciz mi?

Buna nasıl inanabilirim, nasıl kabullenebilirim?

Türk milletine ve onun en zor zamanlarda bile varlığına halel getirmeyeceğine iman etmediysem nasıl övünerek 'Türk Milliyetçisiyim' diyebilirim?

Diyemem…

Ben milletime güvenmeyi tercih ediyorum. Çünkü Türk'ün tarih bilinci yakınmayı değil umudu gerektirir…

Eğer milletimi ve onu her şartta sevmek üzerine kurguladığım 'Türk milliyetçiliği ülküsünü' biraz anladıysam, iyi günde de zor günde de bana düşen görev neyse onu yapmaya hazır olacağım. Büyüyecek miyiz? Koşan ben olacağım.Savaşacak mıyız? Gözünü kırpmadan ölen yine ben olacağım.

Peki, bir fikrim yok mu sürece dair. 

Elbette var;

Bir 'Evet' 'im var gönüldaşlığa ve bir 'Hayır' 'ım var kindar cümlelerinize!

Sandığa kadar netleşmeyecek ve sandıktan sonra da hükmü geçinceye kadar söylenmeyecek bir oyum var.

Abilerim, ablalarım kardeşlerim, buyurun şimdi rahatlıkla acı cümleler kurmaya devam edin. 

Hangisinden canımın yanacağının sizin için bir kıymeti yoksa tabi…

Diyeceksiniz ki suç bizim mi? Bu kavgayı kimler başlattı?

Ne önemi var artık, kabullenin sonuçta ölen biziz…

Ne kendi dava arkadaşlarıyla aynı yolda yürümeyi başaramayan yönetim ne de yılların muhaliflerini bile kendisine inandıramayan yönetim adayları, üzerinden geçtikleri şeyin ömürler harcanmış, canla, emekle yoğrulmuş Türk milliyetçilerinin alın teri, geleceği, umudu olduğunun farkında değiller...

Böyle giderse seçim yapacağız elbette ama ya birbirimizi seçeceğiz ya da can bildiklerimizle canımız acıya acıya yol ayrımına gideceğiz.

Ömrümce sandıkların peşinden koştum ama bir oy sandığına bunca düşman olmamıştım hiç. Çünkü en zorlu seçimlerde dökülen alın terinin sonucunda bile buruk gülümsemelerimiz vardı bizim. Oyumuz hep azdı ama bizimdi, yetmezdi ama yürektendi, birileri var dedirten umuttu, o oyu atan adam cesurdu…

Şimdi ne mi hissediyorum?

Korkuyorum...

Yoğun bir bizlik hissinden bu denli bir yalnızlığa sürükleniş beni huzursuz ve kaygılı yaptı...

Bu yüzden de ne 'hayır' ne 'evet', ''biz!'' demeyen hiç bir cevabın taraftarı olmayacağım...

Benim yanımda yürümeyen hiç bir üst akla güvenmeyeceğim...

Yarınlarda omuz omuza kavga vereceği dostlarının canını yakmayı göze alanlara ise sadece;

'Hatadasınız!' diyecek ve susacağım...