İlk günüm ve durağım Bilge Tonyukuk kurgan alanı.Yolda giderken Türkiye'nin TİKA vasıtasıylarestore edilerek koruma altına alındığını duyduğum için oldukça iyi bir koruma düzenine sahip olduğunu düşünüyorum. Yeşillerebürünmüş bir ovada aslan görünümlü köpeklerin koşuşturmasını, telli turnaların tohum arayışlarını, yol kenarlarında kadın ve çocukların dağ soğanı, mantar, dikenli bir bitkinin yaban mersinini andırır mor ve sarı meyvelerini satmaya çalışmalarını, at, koyun keçi, sığır sürüleriniizliyorum.Yol bir noktadan itibaren değişiyor, tam o noktada Moğolistan, Türkiye bayrakları ve TİKA flaması göndere çekilmiş, bir tür tak benzeri kapıdan giriyoruz. Çok güzel bir yoldan ilerlerken düşünüyorum, yapılan restorasyon görkemliolmalı.

Tonyukuk ( .... - 726), II.Doğu Göktürk devletinin kurucu aklı, uzun ömrünün 50 yılını devlet hizmetinde geçirmiş, Kutluk Kağan'ın, Bilge Kağan'ın Kül Tigin'in veziri, özgürlük savaşçısı, Türk kültür,din, medeniyet ve yaşam tarzının yılmaz savunucusu olmuş. Derin öngörüsü ile gelecek nesillere Türk tarihinin en önemli yazılı belgelerinden birini öğütlerini ve ilkelerini bırakan devlet adamı. Kurganı Ulanbatur yakınlarında, Nalaikh beldesinde bozkırın ortasında sonsuzluğu bekliyor.

Bulunduğu alan aslında mezarının da olduğu yer. Bizler Türkiye'de yazıtların müstakil eserler olduğunu düşünüyoruz. Oysa Yazıtlar bütünün önemli bir parçası sadece. Ana yazıtın ardında göz alabildiğince uzanan, adeta bozkırı bölen kılavuz taşları var. Kılavuz taşları o kurganda yatan kişinin görkemini geride kalanlara anlatma görevi yanında, ölenin yıldızlara yükselişini de sembolize ediyor imiş.Belki onlar da aşınmadan bu güne ulaşabilseler başka bilgiler vereceklerdi, kim bilir? Kurganın geneli bu günlerde belirsiz görünüyor, mezar kazısı yapıldı mı acaba? O çağlarda, yapıldığını sanıyorum, mumyası ya da kemikleri neredenasıl muhafaza ediliyor? Alan mezarı da kapsadığından, kazı ve tadilatlar sırasında aslına uygun olaraktazelense ve Türk tarihinin, medeniyetinin kutup yıldızlarından biri olarak ışısa nasıl olurdu?

Bu gün sadece Tonyukuk ana yazıtı kurganın bütünü dikkate alınmayarak, demirden bir avlu ile çerçevelenerek çevrede otlayan sürülerin yaklaşması engellenmiş. Ancak doğanın her türlü aşındırıcı etkisine maruz kalır halde korumasız ve oldukça bakımsız bir biçimde kendi sonunu bekliyor.

Biz gittiğimizde o avlunun kenarında eyerli üç at, bir Moğol ve yerde sırt üstü yatmış göklere bakan iki Japon kadın turist vardı.Ev sahibim arabasını iyice çite yaklaştırdı,çitin kapısı kilitli olduğundan ana yazıta yaklaşamadım, yazılar ne kadar aşınmış görmek isterdim. Alanda resmi olarak görevli kimse yok, çitin anahtarı ilerideki Ger (Moğol çadır evleri) evlerin- çadırların birinde olabilme ihtimali varmış. Ev sahibim soruyor,

-Gidip soralım mı? Hayırdiyorum.Atların sahibine yönelip, "birine binebilir miyim?"diye soruyorum, turizm geliri söz konusu olunca "elbette! " cevabını alıyorum. Niyetim kılavuz taşlarının sonuna kadar gitmek ve oradan kurganı incelemek. Fakat at inat ediyor. Ufka gitme niyetinde değil, vakit geceye yaklaşıyor, ben de ona vurmak istemiyorum, Tekrar ve uzun zamana sahip olacağım güne erteleyerek geri dönüyoruz. Biz dönerken Japon kadın turistler atlanıyorlar ve Moğol'un eşliğinde bozkıra doğru at sürüyorlar. Kıskançlık doluyor, içime…

Restorasyon mu? Geçiniz efenim,.. TİKA yol yapmış(!)

Her yıl bir şekilde o noktaları ziyaret edenilim bilim adamı akademisyenler, bilim ve tarih aşkınıza ne oldu? Niçin korumamaeylemini ifşa etmiyorsunuz, uyarı görevlerinizi yapmıyorsunuz? Şu anda en kötü şarttaki Türk ülkesinin o bölgeyi aslına uygun bir biçimde korumak için finansman sağlama kapasitesi var. Yazık tarihi sorumluluğunuza..!

Ulu ata Vezir Tonyukuk mezar taşına yazdırmış ki;

TONYUKUK YAZITI

BİRİNCİ TAŞ (Batı Cephesi)

Ben Bilge Tonyukuk'um. Çin ülkesinde doğdum. Türk milleti Çin'de tutsak idi. Türk milleti hanını bulmayınca Çin'den ayrıldı, han sahibi oldu. Hanını bırakıp yine Çin'e tutsak düştü. Tanrı şöyle demiş: Han verdim, hanını bırakıp tutsak düştün. Tutsak düştüğün için Tanrı öldürdü. Türk milleti öldü, bitti, yok oldu. Türk Sır milletinin yerinde boy kalmadı.

Ormanda, dışarıda kalmış olanlar toplanıp yedi yüz er oldular. İki bölüğü atlı idi, bir bölüğü yaya idi. Yedi yüz kişiyi idare edenlerin büyüğü şad idi; danışman ol dedi, danışmanı ben oldum, Bilge Tonyukuk. (Şadı) kağan mı yapayım diye düşündüm. Arık boğa ile semiz boğa arkada oldukça; semiz boğa mı, arık boğa mı bilinmezmiş diye düşündüm. Bunun üzerine, Tanrı akıl verdiği için onu ben kağan yaptım.

İlteriş Kağan olunca, Bilge Tonyukuk Boyla Baga Tarkan ile İlteriş, güneyde Çinli'yi, doğuda Kıtay'ı, kuzeyde Oğuz'u pek çok öldürdüler. Danışmanı, yardımcısı ben idim.

Çogay'ın kuzeyi ile Kara Kum'da oturuyorduk.

BİRİNCİ TAŞ (Güney Cephesi)

Geyik yiyerek, tavşan yiyerek oturuyorduk. Milletin karnı tok idi. Düşmanımız çevremizde ocak gibi idi, biz ateş idik.

Böyle otururken Oğuz'dan casus geldi. Casusun sözü şöyle idi: Dokuz Oğuz boyu üzerine kağan oturmuş; Çin'e Kunı Sengün'ü göndermiş; Kıtay'a Tongra Esim'i göndermiş. Şu haberi göndermiş: Azıcık Türk (Köktürk) boyu var; fakat kağanı yiğit, danışmanı bilgili. Bu iki kişi var oldukça seni, Çinliyi öldürecek, diyorum; doğuda Kıtay'ı öldürecek, diyorum; beni, Oğuz'u mutlaka öldürecek diyorum. Çinli, sen güney yönünden saldır; Kıtay, sen doğu yönünden saldır; ben de kuzey yönünden saldırayım; Türk Sır boyunun yerinde hiç kimse kalmasın; mümkünse hepsini yok edelim, diyorum.

Bu haberi işitince gece uyuyasım gelmedi, gündüz oturasım gelmedi. Bunun üzerine kağanıma arza çıktım. Şunu arz ettim: Çinli, Oğuz, Kıtay... bu üçü birleşirse biz kalırız. Dıştan sarılmış gibiyiz. Yufka iken delmek kolay imiş, ince iken koparmak kolay. Yufka kalın olsa delmek zor imiş, ince yoğun olsa koparmak zor. Doğuda Kıtay'dan, güneyde Çin'den, batıda batılılardan, kuzeyde Oğuz'dan gelecek iki üç bin askerimiz var mı acaba? Böyle arz ettim.

Kağanım, ben Bilge Tonyukuk'un arzını işitti, gönlünce idare et dedi. Kök Öng'ü çiğneyerek Ötüke ormanına doğru orduyu sevkettim. İnek ve yük arabalarıyla Togla'da Oğuz geldi. Üç bin askeri varmış. Biz iki bin idik. Savaştık. Tanrı yarlığadı, yendik. Irmağa döküldüler. Pek çoğu da dağıttığımız yerde öldü.

Ondan sonra Oğuz tamamıyla geldi. Türk milletini Ötüken yerine, beni, Bilge Tonyukuk'u Ötüken yerine yerleşmiş diye işiten güneydeki millet; batıdaki, kuzeydeki, doğudaki millet geldi.

BİRİNCİ TAŞ (Doğu Cephesi)

İki bin idik. İki ordumuz oldu. Türk milleti yaratılalı, Türk kağanı tahta oturalı Şantung şehrine, denize ulaşmış olan yok imiş. Kağanıma arz edip ordu gönderdim. Şantung şehrine, denize ulaştırdım. Yirmi üç şehir zaptettiler. Uykularını burada bırakıp seferde yatıp kalktılar.

Çin kağanı düşmanımız idi. On Ok kağanı düşmanımız idi. Kırgızların güçlü kağanı da düşmanımız oldu. Bu üç kağan anlaşıp Altun ormanında birleşelim demişler. Şöyle anlaşmışlar: Doğuda Türk kağanına doğru sefere çıkalım demişler. Eğer biz üzerine yürümezsek, eninde sonunda o bizi, kağanı yiğit, danışmanı bilgili olduğu için, eninde sonunda o bizi mutlaka öldürecektir. Üçümüz birleşip üzerine yürüyelim, hepsini yok edelim demişler. Türgiş kağanı şöyle demiş: Benim milletim oradadır demiş, Türk (Kök-türk) boyu yine karışıklık içindedir, Oğuz'u yine dardadır demiş.

Bu sözleri işitince gece yine uyuyasım gelmiyordu, gündüz yine oturasım gelmiyordu. 0 zaman düşündüm. İlkin Kırgız üzerine yürüsek daha iyi olur dedim. Kögmen yolu tek imiş; kapanmış diye işitip bu yoldan yürümek olmaz dedim. Kılavuz istedim. Çöllü Az eri buldum. Az ülke (sinde), Anı bel (inde bir yol var) mış; bir at yolu imiş, onunla gitmiş. Onunla konuşup bir atlının gitmiş olduğunu öğrenince bu yolla gitmek mümkün dedim. Düşündüm ve kağanıma;...

BİRİNCİ TAŞ (Kuzey Cephesi)

...arz ettim.

Ordu yürüttüm. At in dedim. Ak Termil'i geçince at bindirdim. At üzerine bindirip karı söktürdüm. Sonra atları yedeğe aldırıp yaya olarak ve ağaçlara tutuna tutuna yukarı çıkarttım. Öndeki eri çapraz yürüterek ağaç olan tepeyi aştık. Yuvarlanarak indik. On gecede yandaki engeli dolaşarak gittik. Kılavuz yeri şaşırıp boğazlandı. Bunalıp "kağan, yetiş" demiş. Anı suyuna vardık. O sudan aşağı gittik. Yemek için attan iniyor, atı ağaca bağlıyorduk. Gece gündüz dört nala gittik. Kırgızları uykuda bastık. Uykularını mızrakla açtık. Hanı, ordusunu topladı; savaştık ve yendik. Hanlarını öldürdük. Kırgız boyu kağana teslim oldu, baş eğdi. Geri döndük, Kögmen ormanını dolaşarak geldik.

Kırgız'dan döner dönmez Türgiş kağanından casus geldi. Haberi şöyle idi: Doğudan kağana sefer edelim. Biz yürümezsek onlar bizi, kağanı yiğit, danışmanı bilgili olduğu için eninde sonunda onlar bizi mutlaka öldürecek, demiş. Casus, türgiş kağanı çıkmış dedi, On Ok boyu eksiksiz çıkmış dedi: Çin ordusu da varmış.

Bu haberi işittiğimiz sırada katun (kraliçe) vefat etmişti. Kağanım, ben eve ineyim, onun yoğ törenini yapayım dedi. Orduya "gidin Altun ormanında oturun" dedi. "Ordunun başında İni İl Kağan, Tarduş şadı gitsin" dedi. Bilge Tonyukuk'a, bana şunları söyledi : "Bu orduyu ilet" dedi, "ben sana ne söyleyeyim. Kararı istediğin gibi ver" dedi; "gelirse göreceği var, gelmezse haberciyi ve haberi alarak otur" dedi.

Altun ormanında oturduk. Üç casus geldi. Haberleri bir: Kağan orduyu çıkardı. On Ok eksiksiz çıktı. Yarış ovasında toplanalım demişler. Bu haberi işitince haberi kağana yolladım. Handan haber geldi: "Oturun, öncüyü ve nöbetçiyi iyice düzenleyin, baskın yapmayın" demiş. Bögü Kağan bana böyle haber yollamış. Apa Tarkan'a ise gizli haber göndermiş. Bilge Tonyukuk kötüdür, kindardır; yanılır; orduyu yürütelim diyecek; kabul etmeyin.

Bu haberi işitince ordu yürüttüm. Altun ormanını yol olmaksızın aştık. İrtiş ırmağını geçit olmaksızın geçtik. Gece de yol aldık ve Bolçu'ya şafak sökerken ulaştık."

İKİNCİ TAŞ (Batı Cephesi)

"Haberciyi getirdiler. Sözü şöyle idi: Yarış ovasında yüz bin asker toplandı dedi. Bu sözü işitince beğler, hepbirlikte geri dönelim, zayıfın utancı daha iyidir dediler. Ben şöyle dedim; ben, Bilge Tonyukuk: Altun Ormanını aşarak geldik, İrtiş ırmağını geçerek geldik. Gelenler yiğit dediler duymadılar; tanrı, Umay, mukaddes yer su üzerine çöküverdi. Niçin kaçıyoruz? Çok diye niçin korkuyoruz? Azız diye niçin kendimizi küçümsüyoruz? Hücum edelim dedim. Hücum ettik ve yağmaladık.

İkinci gün ateş gibi kızıp geldiler. Savaştık. Bizden iki ucu, yarısı fazla idi. Tanrı yarlığadığı için çok diye korkmadık ve savaştık. Tarduş şadına kadar kovalayıp dağıttık. Kağanını tuttuk; yabgusunu, şadını orada öldürdük. Elli kadar er yakaladık. Hem o gece halkına haber gönderdik. O haberi işitip On Ok beğleri, halkı hep geldi, baş eğdi. Halkın birazı kaçmıştı. Gelen beğleri ve halkı düzenleyip toplayarak, On Ok ordusunu yürüttüm. Biz de yürüdük. Anı'yı geçtik. İnci ırmağını geçerek Tinsi oğlu denen ebedi Ek dağını aşırdım."

İKİNCİ TAŞ (Güney Cephesi)

Demir Kapı'ya kadar gittik. Oradan geri döndük. İni İl Kağan'a... Tacikler, Toharlar... ondan berideki Suk başlı Soğdak kavmi hep gelip baş eğdi.

Türk milletinin Demir Kapı'ya , Tinsi Oğlu denen dağa ulaştığı hiç vâki değildi. O yere, ben Bilge Tonyukuk ulaştırdığım için sarı altın, beyaz gümüş, kızıl yak öküzü, eğri deve, mal sıkıntısızca getirdik.

İlteriş kağan, bilgisinden dolayı, yiğitliğinden dolayı Çin ile on yedi defa savaştı. Kıtaylarla yedi defa savaştı. Oğuzlarla beş defa savaştı. Bu savaşlarda da danışmanı hep ben idim. Kumandanı da yine ben idim. İlteriş Kağan'a, Türk'ün hakim kağanına, Türk'ün bilgili kağanına."

İKİNCİ TAŞ (Doğu Cephesi)

Kapgan Kağan... Gece uyumadı, gündüz oturmadı. Kızıl kanımı dökerek, kara terimi akıtarak işimi gücümü hep ona verdim. Öncüleri yine uzaklara gönderdim; hisarları, gözcüleri çoğalttım; basılan düşmanı getirdim; kağanım ile seferlere çıktık. Tanrı korusun, bu Türk milletinin içinde silahlı düşman dolaştırmadım, damgalı at koşturtmadım. İlteriş Kağan kazanmasaydı, onun ardından ben kazanmasaydım il yine, millet yine yok olacaktı. O kazandığı için, ardından ben kazandığım için il yine il oldu, millet yine millet oldu.

Ben artık yaşlandım, kocadım. Her hangi bir yerdeki kağan sahibi bir millete benim gibisi olsa ne sıkıntıları olabilir?

Türk Bilge Kağan ilinde yazdırdım. Ben Bilge Tonyukuk."

Önceliği Türk devlet ve millet varlığını korumak- geliştirmek olan bir ulu atanın manevi mirasının bu denli hafife alınmasına çok üzüldüm.

Sen Bilge Tonyukuk, yıldızlara ulaşan ışığında kal. Bağışlama soyundan gelenleri, hiç ders almamışlar, mirasını koruyamıyorlar!   



*Yazıt metninin bu günkü Türkçe'ye çevrimi öztürkler.com sitesinden alınmıştır. 

...

Bilge Kağan ve Kül Tigin Yazıtı (2) - tahtapod.com | Blog

Türk medeniyetinin izleri ise ata yurdumuzda çöl kumullarının altında, steplerde terk edilmiş toprakların yüzeyinde ve altında bizleri bekliyor olabilir.

...

TULA-ORHUN - 3 - tahtapod.com | Blog

Kısmetimde Tula (Tuul-Tola), Orhun, Hovd, Kazakların Yılanlı nehir dedikleri o güzelim akarsu ve Gobi Altaylarının zirvelerinden eriyerek süzülen tatlı su gölleri çıktı.

...

ZENGİN BEŞİK - 4 - tahtapod.com | Blog

Yer yer şamanların dua noktalarını görüyoruz. Genellikle yüksek noktaları, yol geçişlerini, doğada ruhsal olarak önemli buldukları yerleri seçmişler.

...

KAZAK DÜĞÜNÜ - 5 - tahtapod.com | Blog

Düğünün son kısmında misafirlere yiyecekleri koyabileceği kaplar veriliyor ve misafirler yiyeceklerden ne kadar isterse alıyor.