​ben şair değilim
bunca suskunluğun arasında
tutuklanması müstahak bir düşünceyi
özgür kılamamışsam eğer
suslarımı kefene sararak

​kıskandı kaldırımlarla savaşan marşlarımı
devlet dairesi suratlı adamlar
şiirlerimin firari adımları tedirgin
gecekondu mahallelerinin pas kokan sokaklarıyla bölüştüm gözlerimi
hüzünlü bakıyor şiirlerim boş duvarlara
şimdiden lanet olsun
hakikati anarken
kendi ekseni etrafında dönen semazenlere

bir kez sevişebilsem yarınım ile
söküp atacağım aklımdan dünlerimi
şehir dediğin binlerce omuzun taşıdığı
nezahrethane yalnızlığı
evin üstüne bir kat daha çıkmak gibi bir derdim hiç olmadı
büyük ömürlere kıyan yasak düşlere daldım her zaman
iki mesai arasına sıkıştırılmış şairler gibi
dar vakitte çok hayale uzandım
ve şimdi bir garip idealistim
kaybettiği amacını başkaldırarak arayan

kavgaya, bir ölenlerin bin dirildiği esnada
terlememiş bıyıklarımdan utanarak giriştim
sınırları aşmıştı
yoksul odamda şekillenen düşüncelerim
aykırı bir milliyetçiliğin sembolünü çizdim lise defterime
Kerkük'e ağıt yakmam
Vietnam'ı sevmeme engel değildi
kaderine razı olmayan mazlumların emriyle
haram kılınmıştı faşizmin gölgesine bile dokunmak
onlar ki her sistemin başına dert

hiç ölmedim diyemem
"Hayat soluk alıp vermekten ibaret değildir" diyenlere
dedemin cahil partizanlığını katarak ömrüme
öldüm, öldürerek gelecek nesilin
yarınlar ile sevişme ihtimalini

ezan Türkçe mi okunmalı, Arapça mı? bilmiyorum.
ama Allah Türkçe biliyor, bunu biliyorum
yoksa böylesine içimi yakmazdı
ninemin sesini titreten türküler
bu yüzden sığınmadım bilmediğim bir dilin telaffuzu ile gecelere
Türkçe dualar ile örgütledim yıldızları
sakallarıma doluşan parıltılar
Hızır'ın atıyla kaçırdı uykularımı
kuşattık hilali çocuksu bir sevinçle
inan bir düş değildi rütbesiz, nişansız heyecanım

bu şiir bitmesin istiyorum
boğmasın istiyorum beni kursağıma takılan sevinçlerim
tütünden sararmış ciğerlerime
karabasan gibi çöküyor uykusuzluk
ve pankartlardan silinsin istiyorum o söz
"Halkım uyan...Halkım uyan"
uyumak istiyorum
ağarmış sakallarımın efkarını
göz kapaklarımdan atarak

ben giderken boyun bükeceğim zamana
mağlup bir ömrün
mağlubiyetini kabul etmesi gerektiğine inanarak
emperyalistlerce kurşuna dizilmeyi tercih ederdim oysa
veya bir diktatörün emriyle
cansız bedenimin asılmasını ağaca
o zaman başım dik bir yolculuğa çıkabilirdim
ardımdan yükselen sloganlara kulak kabartarak

ben sıradan bir ölüm yaşayacağım.
akrep yelkovan kıskacından kurtularak
sileceğim tüm soruları zihnimden
okur ise şiirlerimi yarınları ile sevişmek isteyen çocuk
"Başarmak istemiş" diyecek
mağlubiyeti okşayan sesiyle
zaman duracak kabrimin yeşilinde


Okan Kilit