Kanımca 1 Mayıs işçiyi, onun emek ve alınterini sömürü düzenine karşı korumak isteyenler ve onlara "gomünist, anarşik" diyenlerin ironik handikapıdır. Neticede o topraklar,

'işçi köylü hep hazırız, bozuk düzene karşı,
halk savaşı vereceğiz emperyalizme karşı'

diyen Deniz'i, anarşik diye ispiyonlayan topraklardır... Kavram kargaşası içinde, boğulup giden, toplum mühendisliği kobayı bu ziyan halk, "din elden gidiyorcuların" galeyanına gelip, aman gavur olmayalım diyerek amerikan kapitalizminin ve yayılmacılığının dayatması 'sağ'a dinamo olmayı tercih etmiştir. Sahi sağ, ülkemizde amerikan emperyalizmine emniyet subabı olmaktan gayrı ne yapmıştır?

Ben pek bişey bulamadım okuduğum kitaplarda... 6.filo secdecilerine sormak lazım bir de.

Solun da durduğu yer zaten doğuştan problemlidir. İçinde hiç "işçi-köylü" sınıfı oluşmamış, 'padişahım çok yaşa'cı bir kitleden nasıl ilham alıp da harekete geçtiler, alınlarından öpülmelikler gerçekten...
Durdukları zemin o kadar kaygan ki, ne olduklarını kendileri de şaşırmış durumdalar...

Kıldan ince kılıçtan keskin bir çizgi, milim kaysa terör örgütlerinin ekmeklerine yağ sürüyorlar... Ne isaya ne musaya yaranamadılar gayrı... Adına mucadele ettikleri kesimler, en başta 'Rus'un dölü' diye dışladı çocukları. Çünkü yüzlerinden öyle bir burjuvalık akıyordu ki, önce belki de kendilerini ikna etmeleri gerekiyordu 'solcu!' olduklarına... Meşhur bir söz var ya hani, "benim oğlum bina okur, döner döner yine okur". Keşke onlar da farkına varsalardı bu kaypaklığımızın... ve keske sovyet dogmalarının içine bu kadar sıkışmasalardı da, özgün antiemperyalistler diyebilseydik kendilerine göğsümüzü gere gere...

Sonra ılık bir eylül gününde, kerameti kendinden menkul abiler, soguk iskence odalarında kaynar acılar çektirmeselerdi bu sağımızın solumuzun evlatlarına da, bir nesli tabutluklarda, zemherilerde yitirmeseydik. O evlatlar bilimi, sanatı, sporu, kültürü konuştursalardı bize bugün, acılarını değil... ve o cuntanın içinden bu ne olduğu belirsiz din simsarları türemeseydi... Öyle ya, bu dalaştan tek kârlı çıkan onların cenahı oldu. Önlenemez yükselişlerini izledik yıllarca...

Yorgun bir akşamüstü, okuduğum kitabı kapattım ve ajandama bir not düştüm: Bu topraklar kahramanında da, haininde de mümbit topraklar. Bu toprakların çocukları, aşka, sevdaya, şiire, edebiyata dair konuşacaklarına; ekmeğe, kavgaya sömürüye dair çözüm üretmek zorunda kaldılar hep. Çünkü yönetenlerin gözünü bürüyen makam, ikbal hırsı öylesine kör etmişti ki gözlerini, oturup 5 dakika düşünmediler "bu çocuklar ne istiyor" diye. Varsa yoksa iktidarlarının kayıtsız şartsız güvencesiydi sorun. 

Düşünmeden edemiyor insan;
Acaba, hep mi kullanılmışlardı bu cocuklar? Birbirlerine düsürülüp annelerine sonsuz acılar yüklediklerinde hiç mi kendi görüşleri yoktu kafalarında da, 'büyük abi'nin sinsi elinden başka bir el tutamıyordu ellerinden. Galeyana hazır kitleler miydi o gençler sadece? 

Tarih bize, her düsünce ve toplumsal olayın kendinden sonra gelecek büyük değişimlere altlık olduğunu gösterir. 
Baktığınız zaman görürsünüz, coğrafi kesifler, yeni dünyalar, yeni düşünceler Avrupa'nın göbeginde rönesansı nasıl doğurmuştur? 
Kağıt ve matbaanın icadı değil midir aslında dünyada tüm sınırların kalkmasına vesile olan. 

Bizim çocuklar da (Amerikaliların our childrenları degil kesinlikle) bu iletişimin sonucunda fikir ve ideoloji sahibi olmuş olamazlar mı mesela doğu ya da batı uşakları olmayıp da... 

Kanımca, memleketin dahilinde iktidara sahip olanların, cumhuriyeti kuran kadrolardın içinde hatta belki, 1950lerden itibaren bizi yönetenlerin bile "büyük abi" tarafından yönetiliyor olmaları, bu cocukların kandırılmış olma ihtimalinden fazladır matematiksel olarak... 

Günün sonunda, koca, köklü kadim Türk tarihi; kendine özgü bir siyasi duruş yaratamamanın utancıyla sapkayı önüne alıp düşünmeli artık bence... 
Dışarıdan devşirme fikir dünyası oluşturmadan, tamamen kendi imalimiz olan Türk devrimi artık tamamlanmalı, yetistirdigimiz fikri hür, vicdanı hür, ahlaklı ve faziletli gençler korkmadan ve imanla iktidara yürümeliler artık. 

Günes ufuktan şimdi doğar...