RUH ADAM

Lise yıllarım. Ders dışı zamanların değişmez adresi Ocak ve değişmez kuralı Ocak sohbetleri. Ne günlerdi?

Seminerler… Dersler…

O yıllarda Atsız Hoca'yı anlattı semineri veren ağabey veya reis veya başkan.

Herkes bir Atsız kitabı okuyup gelecek haftaya emri ile bitti ders.

Eh emir demiri keser.

Biz de tutturduk bir Atsız kitap okuyalım dedik. Okuduk da sonunda.

Bir hafta geçti. Dersin konusu Atsız.

Konuşmacı veya eğitimci veya sohbet üstadı bize "Atsız'ı" anlatıyor. "Bozkurtlar" "Bozkurtların Ölümü" Bozkurtların Dirilişi " diyor. "Kahramanlık" şiirinden okuyor. Şaşkın şaşkın dinliyorum. Ben öyle bir şey okumadım havasındayım kendi kendime. Allah var güzel de anlatıyor.

Ama ben orada değilim ki!

Benim aklımda başka Atsız var.

Halbuki ben "GERİ GELEN

MEKTUP" şiirinde takılı kaldım.

"Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu."

Aklımda bu dizeler uçuşurken ne anlatıyor bu konuşmacı diye büyük bir iç isyan başlatıyordum sessizce…

Eeee sen gidip Ruh Adam okursan olacağı bu.

Buram buram aşk kokan muhteşem bir şiiri yüzlerce okuyup ezberlemeye çalışırsan sohbette geçen Kahramanlık diyene Bozkurtlar kitabına da garip garip bakarsın işte.

Küçük bir oda 20 kişi var veya yok. Verilen okuma görevini yerine getiren 9-10 kişi. (Okuma oranımız o zaman yüksekmiş demek)

Sadece ben aykırı bir kitap okumuşum. Öyle isabet etmiş kütüphanede.

Galiba Ruh Adam'ı iyice okutup yorumlamalıyız önce.

Kim bilir belki sorgulamaktan sorgulanmaktan kaçmayız böylece.

Belki erkek hakimiyeti bir harekete inceden bir ruh katarız ufak da olsa.

Üzerinden yıllar geçti.

Gerçi çok yıllar da değil şöyle çeyrek asırla yarım arası bir dilim. Aklıma geldi benim ülkücü hareket içindeki aykırı duruşum ta o zamandan başlamış demek.

"Selim Pusat'ın karısı Ayşe Pusat öğretmenlik yapmaktaydı. Güntülü, Aydolu ve Nurkan Ayşe Pusat'ın öğrencileri..."

Ben oradayım hâlâ.