Belgesel izlemeyi severim, özellikle doğa belgesellerini beğenirim ben. Afrika belgesellerinde konu hep aynı olduğundan ziyadesi ile kabak tadı almama sebep olurlar, kabaktan da nefret ederim bu arada.Özellikle Aslan belgesellerini hiç sevmem, bir tanesi hariç.Hele toplaşın etrafıma da anlatayım, efendim hikaye şöyle;

  Güçlü bir erkek aslan bölgesindeki diğer erkek aslanları sindirip sürünün başına geçmişti, bol keseden kükrüyor,sürüsünü dilediğince yönetmeye çalışıyordu. İktidarın bir kez tadını almıştı ya, onu kimseciklere kaptırmaya hiç mi hiç niyeti yoktu. Zamanla İktidar hırsından o kadar gözü döndü ve iktidarını kaybetme korkusu benliğini o kadar sardı ki yattığı yerden kalkmadan sadece kükreyip diş ve pençelerini sırtlanlara göstermekle yetiniyor ama onlarla gerçek bir mücadeleye girmekten hep kaçınıyordu, Sürüde liderliğe oynayabilecek bir erkek aslan doğduğunda ise onu sürüden kovuyor hatta sürüdeki genç aslanların sırtlanlar tarafından parçalanmasına bile göz yumuyordu.
Yine bir gün sürüde üç yavru aslan ortaya çıktı,yavrular gün geçtikçe büyüyor yeleleri gürleşmeye heybetleri artmaya başlıyordu, günün birinde olan oldu ve üç yavru büyüyüp yaşlı aslanın karşısına dikildiler, sürünün bir kısmı gençlerin tarafındayken diğer kısmı yaşlı aslanın tarafını seçmişti. Ama ihtiyarın sesi hala genç aslanlardan gür çıkıyordu, olabildiğince kükreyerek gençleri sürüden kovdu. Üç genç aslan sürüden kovulsalar da yaşlı aslanın iktidarının sona ermesi gerektiğine karar vermişti bir kere. Sürü onların kendi sürüsüydü kovulsalar da gitmeye niyetleri yoktu.

  Günler böyle akıp giderken üç genç aslan güçlerini toplayıp birlik olarak ihtiyarın karşısına dikildiler, onu öyle bir patakladılar ki ihtiyar ardına bakmadan kaçmak zorunda kaldı. Artık yaralı ve bitkin halde çöllerde tek başınaydı, kederinden kuyruğu çürüyüp düştü, yeleleri döküldü, uyuz bir aslana dönmüştü artık en sonunda yazıda yabanda bir başına kimsenin ruhu bile duymadan can verdi. 

  Ne olurdu kendi sürüsüne bu kadar düşmanlık etmeseydi, her kabiliyet sezdiği genç aslanı hain ilan edip kovmasaydı. Yetenekli bir sürünün lideri olarak kalsaydı, genç aslanlara kol kanat gerip Aslanlığın gereğini yapmalarına fırsat sunsaydı ve yaşlanınca da köşesine çekilip gençlerin başarıları ile gurur duysaydı fena mı olurdu? Oysa ki makam hırsı ile kararmış kalbi onun hazin sonunu getirdi yazık...

  Bizim de bir ihtiyar Aslan var hikayesi buna benzerdir, şimdilerde Twitterda national geographic tadında paylaşımlar yapıyor, haksız da değil derdini Eyvah Necdet gibi anlatmakta, zira ardından giden tabanın sosyal medyadaki paylaşımları o dilden anladıklarının işaretidir. Hani yok mu şu ''Kurdun sıçtığı yerde çakal işeyemez'', ''Kurt çakala bi koyarsa ağzını burnunu yamultur'', ''Kurdun bilmem neyi tilkinin falan filanı'',''kurt ayazda kalırsa götü bile titremez'' gibi booomboş paylaşımlar yapanlar, işte onlar sürünün geri kalanı olan Likantrofik arkadaşlar, ağzılarını açınca ya kurdun dağda ne yaptığından bahsederler ya da lider, teşkilat, doktrinden, belki de en fazla töreden. Konuyu uzatıp Hazar Devletinde yaşlandığı halde iktidarı bırakmak istemeyen hükümdarlara töre gereği ne yapıldığını yazmak isterdim ama aslandan kurttan girdik bir kere. Dedim ya en başta, aslan belgeseli sevmem ben diye, anlatınca ağzıma kabağın tadı geldi, keyfim de kaçtı. Onu da başka zaman anlatalım nasipse.
Esen kalın.