Ne zaman had sahibi olabileceğimi düşündüğüm bu günden yıllar önce haddimi aşmıştım ben... Haddimin sınırlarını kestiremiyorum fakat düşüncelerimin, hayallerimin sınırı olmadığına eminim. Bu yüzden dar kalıplara giremiyorum işte Reis! Bizide böyle yaratmış Allah. Kabul edin, etmeyin. Bizler mana aleminde babasını oklayan Mete Han'ın soyundan geliyoruz. Yanlış yapan, eksik yapan babamız olsa tanımıyoruz, itaat etmiyoruz.

Geçenlerde bir gün sosyal medya tabiri ile stalk yaparken bir paylaşım gördüm ve uzunca bir süre o paylaşımın bende meydana getirdiği durgunluğu atlatamadım. Defalarca okudum ve üzerine düşündüm.

Gerçekte tanıdığım, haksızlıklara karşı susması dışında bir yanlışını görmediğim, duymadığım, bir yapının belirli noktalarında görev almış bir kişinin Ozan Arif için "Hadsiz" ifadesini kullanıp peşine bir hayvan benzetmesi eklemek suretiyle hakaret ettiğini gördüm. Bu hakaretin aslında Ozan Arif şahsında onun gibi eleştirel düşünen herkese yapıldığını düşünüyorum. Bende o herkesin içerisindeyim.

Dün büyük olarak kabul ettiğimiz bu kişi - kim olduğunun inanın hiç önemi yok - bizlere hadsiz diyordu. Diyordu demesine ama haddi hududu kim belirliyor? sorusunu kendi vicdan muhasebemde tartma ihtiyacı hissettim.

Bize bir yol çizen ve katiyetle bu yolda büyük abilerin koyduğu kurallarla yürümemizi dikte edenler bu haddi nereden alıyorlardı? Hadi diyelim ki biz hadsisiz... Siz bu haddi kimden aldınız? Ne karşılığında aldınız? Bizlerin sizde olan bu hadde sahip olabilmek için ne yapmamız gerekir?

Bir deli misali oturup saatlerce bunu düşündüm. Yemek yerken, kitap okurken, televizyon izlerken, olur olmaz yerlerde aklıma geliyor bu "hadsiz" yakıştırması. Ve şunu soruyorum kendime; Biz ne zaman had sahibi olabiliriz?

Ne zaman had sahibi olabileceğimi düşündüğüm bu günden yıllar önce haddimi aşmıştım ben... Haddimin sınırlarını kestiremiyorum fakat düşüncelerimin, hayallerimin sınırı olmadığına eminim. Bu yüzden dar kalıplara giremiyorum işte Reis! Bizide böyle yaratmış Allah. Kabul edin, etmeyin. Bizler mana aleminde babasını oklayan Mete Han'ın soyundan geliyoruz. Yanlış yapan, eksik yapan babamız olsa tanımıyoruz, itaat etmiyoruz.

Yani bu hadsizlik bize atalar mirası anlayacağınız... Bize hadsiz diyorsunuz ama kendi (nan)körlüğünüzden haberiniz yok. Bizdeki istidadı, feraseti ve hizmet aşkını görmüyorsunuz! Yetersizsiniz ama klimalı odalarınızdaki deri koltuklardan kalkamıyorsunuz. Bize konuşma, seçme gibi basit haklar tanıyamayacak kadar acizsiniz!

Hiç düşünmüyor musunuz: Sizleri o mevkilere kimler getirdi? Kimleri yönetmek için varsınız? Şayet bizler olmasak - kusura bakmayın yine hadsizlik yapacağım- ne işe yararsınız?

Yıllarca ninni söyleyip uyuttunuz bizi... Lider dediniz; meşveret demediniz. Teşkilat dediniz; kardeşlik demediniz. Doktrin dediniz; şahsiyet sahibi olduğumuzu görmezden geldiniz.. Tüm bunları nasıl yaptınız, neyin, kimin ardına sığındınız, vicdanlarınıza bunu nasıl kabul ettirdiniz aklım almıyor.

Atalar mirasını saçıp döktünüzde, bize bizim olan o pınarlardan bir tas su içmeyi çok gördünüz. Hakkım helal olsun demeyeceğim ama sizlere bir müjdem var; Biz artık gidiyoruz. Sizi hadlerinizle, ardına sığındığınız o büyük kutsallarınızla baş başa bırakıp gidiyoruz... Ülkede dirlik için Merkezde birleşiyoruz...

Bundan sonra haddi hududu biz belirliyoruz!

Not: Bu saatten sonra eskide dair hiçbir söz etmeyeceğim. Eskiyi gömüyorum. Yalnız bir hatırası kalacak, o da söylenmeye söylenmeye birgün unutulacak...