Yine saat sabahın beş'i,
Gün ışımaya daha çok var…
Birkaç saate okunur ezanlar,
Sen sıcak yatağında uyuyor musun yar?
Ben bir geceyi daha öldürdüm,
Ama aldırma…


Sanki tesbihin bir taşı daha azaldı ömrümden,
Siyah saçlarımdan bir teli daha uğurladım aklara,
Azrail'e bir adım daha yaklaşıp,
Bir gülü daha soldurdum,
Ama aldırma…

Uykusuz her gece,
Sanki ruhumdan kopan bir parça,
Giden; iki damla gözyaşıdır kimine göre,
Aldırma…

Bir sigaranın daha dumanı karıştı az önce havaya,
Ve derin efkarını bıraktı buraya,
Ardından; kalem, yine kağıda akıttı özünü,
Göz kapaklarım isyan ediyor, kapat diye gözünü.

Aldırma, Mihrinaz. Aldırma…
Bu gözler alışıktır uykusuzluğa.
Kim bilir kaçıncı gecenin şafağını görmüşler,
Kalemin hoyratça karaladığı bu deftere,
Nice yaşlar dökmüşler…

Her şeyin bir marifeti vardır bu hayatta,
Herkes elindekini sunar aşkına…
Kalem, özünü verir iki satır yazmak için,
Defter yıpranır, parçalanır, adanır,
Gözler yaş döker en değerlisine,
Ben ise şiir yazarım… Aldırma…

Çölde susuz kalana ne kadar lazımsa su,
Ve gölde yüzene ne kadar anlamsızsa bu,
Sevda çölünde sevgisiz kalanlara yazıyorum şiirlerimi,
Sen aldırma boşuna, sıcak yatağında uyu…

Aldırma ki; gözünden hiç dökülmeyen yaşlar,
Islatmasın kurumuş yanaklarını,
Tuzuyla yanmasın aşkın,
Gözünün altındaki benler.
Sakın aldırma…

Hem merak etme, huzurunu kaçırmadan,
Etrafa saçtığım şiirlerimi toplarım tane tane,
Doldurup sırtımdaki pişmanlıklar çuvalına,
Sessizce kaybolurum ortadan.
Yeter ki sen aldırma…

Geriye dönüp bakmaya mecalim yok,
Sana olan sevgimi unutacak halim yok,
Gönlümdeki tüm iyi hislerin yükünü omuzlayıp,
Sessizce giderim. Sen aldırma…
Sen aldırma…

Kaan ÖZASLAN
22.02.2018