Türk milletinin en belirgin hasletlerinden biri de dürüstlük ve değerlerine bağlılığı olarak hep öne çıkmasıdır. Böylesi ulvi hasletler toplumun en önemli vasfı olduğu kadar da istismar noktasında maalesef en zayıf halkası olarak karşımıza çıkmaktadır. Yıllarca mütedeyyin insanları hor gören, ötekileştiren ve cüzamlı gibi yaftalayan anlayışlara karşı toplumsal tepki bu değerleri savunduğunu ileri sürenlerin (bugünkü AKP'nin) iktidara gelmesini sağladı.

Evet, toplumumuz dürüst, İslami hayat tarzına saygılı, milli ve manevi değerlerine bağlı insanların toplumu yönetmesine adeta susamıştı. Şiirler, kasideler, marşlar söyleniyor ve Hz peygamberin hayatından örnekler anlatılarak propaganda yapılıyordu.

Kimsesizlerin kimsesi olacaklarına, komşusu aç iken tok yatan bizden değildir diyen Hz peygamberin ekonomi modeli, Fırat kenarında bir kuzuyu kurt kapsa, "Allah bunun hesabını benden sorar." diyen Hz Ömerin adalet anlayışı kitlelere vaat ediliyordu. "İlim Çin'de de olsa getiriniz" diyen Hz peygamberin ilme verdiği önem ifade ediliyor ve geleceğin medeniyetinin bunun üzerine inşa edileceği söyleniyordu.

Bu ulvi hasletleri bir kez daha sahte İslamcıların istismar edeceğini maalesef milletimiz bilmedi, bilemedi.

Dini ve milli değerlerin rantın, ihalelerin, yolsuzlukların sıradan araçları olacağını milletimiz düşünemedi.Kula kulluğun cahiliye dönemi Arap kabilelerinin inancı olduğunu sanıyordu aziz milletimiz. Oysa cemaat, tarikat ve aşiret kültürüyle koca bir milleti tasarladılar.Kula kul olmayı görme bahtsızlığını AKP iktidarı ile milletimize yaşattılar.

Sınavlarda şaibelerle kul hakkını yiyen cemaatten tutun sınavsız şekilde yandaşlarıyla kadroları dolduran iktidara kadar din adına en büyük darbeyi dini ve milli değerlere vurdular.

Kurdukları yandaş sendikalarıyla ulufe dağıtan yapılara büründüler. Cemaati eleştirirken cemaattin yaptıklarının çok üstünde kadrolaşmaya gittiler. Milletimize cemaat şaibelerine göstererek asıl kadrolaşmayı toplumun tamamını adeta bürokraside temizleyerek gerçekleştirdiler.

İslam, israfı, ihtişamı, debdebeyi, saray saltanatını yıkmak için ortaya çıkarken sahte İslamcılar ironik bir şekilde İslam adına bunları toplumla alay edercesine hayata geçirdiler.

Yeni bir burjuva sınıfı sosyal hayatımızda zuhur etmeye başladı. Giyim- kuşam yönünden İslami motiflerle bezenmiş ruhu ise vahşi kapitalizmin iştah güdüsüyle bütünleşmiş heyula bir sınıf…

Şehitliğin, vatanın, milletin, bayrağın din hem de İslam dini adına yozlaştırıldığını, gözlerine baka baka yalan söylediklerini, bölücülüğü fanustan çıkarıp bütün hücrelere enjekte ettiklerine şahit olma bahtsızlığını milletimiz yaşamaya başladı.

57. Alayın tamamı şehit olduktan sonra şanlı sancağının ancak düşman tarafından ele geçirildiğini unutmuşçasına askeri birliğin içinden bayrağın indirilmesine milletimizin şahit olma sızısını yaşattılar.

Yunanistan'ın emrivakilerle işgal ettiği adalarımıza karşı ses çıkarmayan iktidar, vatan sevgisi imandandır sözünün tevilini de yine kendilerine yakışır şekilde "hükümranlık haklarımızdan vazgeçmedik" diyecek kadar ruhsuzlaşabildiler.

Vatana ihanet edenlerin, milletin varlığına isyan edenlerin hoş karşılandığı tek İslam toplumu ve devletini tarih kaydetmemiştir. Bizim sahte İslamcılarla toplumumuz bunları da yaşadı.

Sahte İslamcılarla toplumumuz gerçekten hep ilkleri yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Bütün kutsal değerlerin, normların yerle bir edildiği yeni anlayışa da uygun isim buldular "Yeni Türkiye"

Yeni Türkiye sahte İslamcıların ülkeyi parsellemesinin kamufle edilmiş adı olduğunu iktidarın uygulamalarıyla daha net olarak görebilmekteyiz.

Kuralsızlığın, Makyevelciliğin hayat tarzına dönüştüğü, insanın, insanın kurdu olduğu, adaletin aşiret kültürüne, dinin cemaat anlayışına indirgendiği ideal ülkenin adı "Yeni Türkiye" oldu.

Ne mütedeyyin insanımız ne de milletimizin tamamı bu sahte İslamcıların reva gördüğü anlayışların hiçbirini hak etmiyor. Türk milleti din adına Türk milletine topyekûn savaş açan bu zihniyeti hiçbir zaman ne affedecek ne de unutacaktır.

Demokrasilerde çare belidir.Millet kendisiyle alay eden, aşağılayan değerlerini istismar eden, sureti haktan görünüp her türlü rezalete bulaşanları sandıkla tarihe gömecek iradeye sahiptir. O halde vatandaşlarımıza her zamandan daha çok görev ve sorumluluk düşmektedir. Bu vatana ihanet edenler kadar bunlara sessiz kalanlarında sorumlu olacağını unutmayalım.

Böylesi şartlarda ülke hızla diktatörlüğe adım adım yaklaşırken ihanetin sadece günümüzü değil geleceğimizi de ipotek aldığını unutmayalım.

Her dönem olduğu gibi bugünde milletin bağrından çıkmış, gece gündüz demeden halkla bütünleşmek, yapılan ihanetleri anlatmak ve Türk milletinin uyanışını sağlamak için Sayın Meral AKŞENER liderliğinde İYİ PARTİ milletimizin son kalesi, son umudu olmuştur. Yaşananlar particiliği aşarak milletimizin geleceğini karartma noktasına getirmiştir. Onun için diyoruz ki İYİ PARTİ ile milletimiz bir yol ayrımındadır. 

Ya Arap bedevizmine dayalı diktatörlük ya da modern Türkiye Cumhuriyeti olarak varlığımızı devam ettireceğiz.