MHP denince söze nereden başlayacağım inanın ki bilemiyorum.
Şanlı bir maziye sahip ve geçmişi mensupları üzerinde derin izler bırakan, bana dünyada ikinci bir siyasi partı zor gösterirsiniz.
MHP Türk siyasetinde bir marka, bir simgedir. MHP dostunda, düşmanında sohbetlerine hep yer almış bir siyasi harekettir.
Belleklere kazınarak iz bırakmıştır...

MHP'yi iki dönemde ele almak gerek. ..
TÜRKEŞ dönemi...
BAHÇELI dönemi...

Türkeş dönemini anlatmaya kelimeler yetmez.
Türkeş 31 mart 1965 yılında CKMP katıldı.
1 Ağustos 1965'deki kurultayda genel başkan seçildi. CKMP rahmetli Osman Bölükbaşı ile özdeşleşmiş bir parti idi. Bölükbaşının Türkeş'e büyük sevgi ve saygısı vardı. Bölükbaşı evladı gibi sevdiği partisini, gönül rahatlığı ile Türkeş'e teslim etti.
Türkeş kendine güvenenleri hiçbir zaman mahçup etmediği gibi, Bölükbaşı'nı da mahçup etmedi.
CKMP'nin ismi 1969 da MHP olarak değişti.
Türkeş'in başında bulunduğu MHP hep umut oldu. Sadece Türkiye için değil, turan coğrafyasının kurtuluş umudu, Türkeş ve onun MHP'si oldu.

Türkeş'in başında olduğu MHP hep büyüdü. Bu büyüme yavaş ama oldukça emin adımlarla zirveye doğru çıkıyordu. Ama hep entrikalarla önü kesilmek istenen Türkeş hareketinin, liderdeki tecrübe, politik deha o entrikaları bir şekilde savuşturmasını bilirdi.
Politikanın demagogu Süleyman Demirel'i, kendi etki alanına alarak, onun politikadaki ustalığını kendi lehine çevirmesini biliyordu.
Türk siyasetinin cazgırı, Erbakan'ı zaman zaman, kendi etki alanına almayı başaran bir liderdi.
Üçlü koalisyon hükümetlerinin mimarı olarak bilinirdi...
Bulunduğu koalisyon hükümetlerinde sözü geçen ve ağırlığı ile en etkili şahsiyetti.
Bulunduğu hükümetlerde icracı yönüyle vatandaşın umudu idi. Vatandaşını kapıdan çevirmeyen ve gönül almasını bilen bir gönül eriydi. Vatandaş resmî kurumlarda yapamadıkları işlerini; „...bunu Türkeşçiler yapar…" diye bir güven kapısı oluşturmuştu.
Türkeş zamanında kimse cesaret edemezdi bölücülük sözcüğünü ağzına almaya.
„...çizmeyi aştın Sakıp Efendi..." diyerek memleketin en etkili kişisini nasıl madara ettiğini hepimiz biliriz.
„...ben terörü altı ayda bitiririm…" sözünü bu millete veren adamdır Türkeş.
Türkeşin sözü senettir.
Türkeş ismi güvendir, teminattır.
Türkeş yiğitliğin sembolüdür.
Türkeş bir devre adını veren yiğittir.
Türkeş dostunun da, düşmanının da övgü ile bahsettiği kişidir...
...ve Türkeş Türk siyasetine milyonlarca genç kazandıran bir insan sarrafıdır.
Kısacası Türkeş adamdı… Adamın dibi, Türk'ün özü ve Turan sevdalısı bir dehaydı.
Türkeş'in zamanındaki MHP eğilmeyen, bükülmeyen ve siyasete ağırlığını koyarak, daima ileri diyen bir siyasi hareketti. 

Ya Bahçeli dönemi?..
4 nisan 1997'de Türkeş'in ölümü ile, altı aylık bir Tuğrul Türkeş'in geçici genel başkanlık döneminden sonra, 6 temmuz 1997 de yapılan ilk kongrede genel başkanlığa, Devlet Bahçeli 1193 oyun 697 sini alarak genel başkan seçildi.
Çok kısa bir zaman sonrada 1999 da yapılan ilk genel seçimde sınavını verdi.
Sloganımız "Ürkek değil, erkek lider..."
Terörden bıkmış ve Apo'yu bir türlü asma cesaretini kendinde bulamayan liderlere karşı, "erkek lider" sloganı iyi tutmuştu.
Türkeş'in cenazesindeki kalabalık, hala vatandaşın aklındaydı.
Bu iki etken MHP'yi Türkiye'nin ikinci büyük partisi yaptı.
Ülkücüler sevinç göz yaşları döküyorlardı. İlk kez böylesine güçlü bir şekilde iktidara yakınız.
Bahçeli'nin ilk işi Erbakan ve Çiller ile köprüleri yıkmak oldu. Onlara nadasta kalmalarını tavsiye etti...
Ecevit'e ortaklık için göz kırptı.
Rahşan ile Bahçeli ilk sınavını verdi.
„...ben eli kanlı katillerle hükümet kurmam." diyen Rahşan'a karşı hiçbir tepki koymayarak hayal kırıklığın yaşattı.
Rahşan'ın bu çirkin söylemine tepkisiz kalmayan yiğit, Ali Güngör Ülkücü tavrı ve o gür sesi ile bizlere tercüman oluşunun bedelini ihraçla ödedi. Bu Bahçeli'nin MHP içindeki ilk ülkücü kıyım hareketi oldu.

Tabi arkası kesilmedi...
1999'dan beri bu güne kadar her kim MHP'ye büyük emek vermiş ise, her kim çok seviliyorsa, onları tek tek partide kapının önűne koydu.
Ozan Arif'ten tut, Türkmen Onur'una, Mehmet Gül'den tut, Muharrem Şemsek'lere kadar hepsini yedi...

Amerika'nın bir gece operasyonu ile DSP dağıtıldı ve koalisyon yıkıldı. Bahçeli'ye yapılan başbakanlık tekliflerini geri çevirdi.
Parti MK na danışmadan mart seçimlerini Türkiye'nin gündemine soktu.
Artık geri dönüşü olmayan yola girilmişti....
Ne yazık ki iktidar olan bir MHP'yi 2002 deki seçimde meclis dışında kalmasını sebep olmuştur.
Asıl bundan sonrası hemi ilginç, hem de siyaset olarak bir çok gelişmelere şahit olacağız..

Tayyip rüzgarı...
Amerika'nın desteği ile başa gelen BOP eş başkanı.
Tayyip'in gelişi ile Irakın işgali gerçekleşti. Bahçeli sessiz.
Kerkük işgal edildi, Bahçeli sessiz.
Askerimizin başına çuval geçirildi, Bahçeli sessiz.
Apo ile dans başladı, Bahçeli sessiz.
Nevrozlar kutlanıyor tam bir bölücü şovu, Bahçeli sessiz.
Apo içeriden emirler veriyor.
Bahçeli sessiz.
Aslında gürler gibi yapıyor ama sırf gaz almak için bir gürleme.
Yolsuzluklar ayyukta. Bakanlar, evlatları, partililer ve akrabaları Türkiye'yi yağma Hasan'ın böreği gibi yiyorlardı.

Bahçeli saati 17-25 getirmişti.
Unutuldu o 17-25'ler.
Tam AKP sıkışıyor, köse Bahçeli ak sakallı hızır gibi yetişiyordu.
Tabelalar değişti, şehirlerin, kasabaların adı değişti, TC ismi yasaklandı, andımız yasaklandı, teröristle masaya oturuldu.
Allah Allah bizim "erkek" lidere bir hal oldu...
Sesi çıkmıyor...
Saymamakla bitiremeyeceğimiz kadar çok ilginç gelişmeler oldu ve oluyor, olmaya da devam edecek gibi gözüküyor.

Oslo'dan tut, Habur rezaleti, YPG'nin desteklenmesi ve şimdi tv ve gazetelerde, halkın tehdit edilmesine kadar gelişen olaylara kadar sessiz kalması gerçekten sizcede ilginç değil mi?
Hani AKP'nin aldığı her kararı kayıtsız desteklemesi, hatta Tayyip Erdoğanı her kim eleştirse; Tayyip'ten önce onun kendini ortaya atması garip değil mi?

Milliyetçiliği ayaklar altına alan Tayyip.
Bize Fatiha bilmezler diyen Tayyip.
„Ey Bahçeli ben insanlarla geziyorum, senin gibi hayvanlarla değil" diyen Tayyip.
„Bunlar kafatasçı, ırkçı, eli kanlı katil, kandan besleniyorlar" diyen Tayyip.
„Bu ülkede 36 etnik gurup var" diyen Tayyip.
„Ben dindar ve kindar bir toplum oluşturacağım" diyen Tayyip.
„Laik ve anti laik" diye insanlarımız inanç bazında kamplara bölen Tayyip.
Memlekette satmadık yer, talan etmedik hic bir kurum bırakmayan Tayyip.
Türkiye'nin kurucusuna olmadık hakaretler eden Tayyip.

Allahım saymakla bitiremeyeceğim kadar çok şey var.
Bütün bu olanlara rağmen, hâlâ Tayyip ve ekibi Bahçeli tarafından desteklenmeye devam ediyorsa, sizler kafanızda binbir türlü soru işaretleri ile karşılaşmaz mısınız.?

Ben bunları niçin yazdım?
Bana geçenlerde bir video geldi. Seyrettim, keşke hic seyretmemiş olsaydım. O gün bugün uykularım kaçtı.
Videonun içeriğinden detay vermeyeceğim. Çünkü tam bir rezalet.
İçeriği Bahçeli ve Tayyibin özel hayatı ile ilgili bir takım iddialar. Ben kendim şahsen inanmıyorum.
Benim inanıp inanamamam önemli değil. Türkiye 80 milyon, 80 milyonda mutlaka inanlar çıkacaktır.
Cem Uzan'la başlayan kaset furyası, Tayyip'le zirve yaptı. Kurduğu kaset kumpasları ile bir çok siyasetçinin başını yiyenlerin de mutlaka aynı şey başına gelir.
Geldi de.

Kimsinin adı yakın partili arkadaşının hanımı ile anılıyor, kimsinin ki ise şöförü ile.
Çalma elin kapısını, çalarlar kapını. Sen başkalarına kaset kumpası kurarsan, bir gün de sen aynı acı meyveyi yersin. Türk siyasetinin düştüğü ahlaki çöküntüyü görüyor musunuz? Diyeceksinizki nerde ahlak var ki?
Haklısınız...

Videodaki iddialar gerçek ya da iftira, böyle bir şeyin gündemde olması bile bir züldür. Ben bunu özellikle Bahçeli için söylüyorum. 

Sayın Bahçeli, ben inanmıyorum ama ülkücü hareketin başındaki bir liderin böylesine çirkin bir iddia ile anılmasını ben hazmedemiyorum. Sen bu kaset ile tehdit edilerek, AKP ye şartsız destek verdiğin iddia edilmektedir. Seni Ülkücüleri böylesine bir utanç ile yaşmaya mahkum eteme hakkın yok.
Ümid ederim en kısa zamanda haddini bilir köşene çekilirsin ve bizleride bu utançtan kurtarırsın.

Allahım ne güne kaldık!..
Türkeş gibi karizmatik, yiğit, cesur, sözünün eri, omurgalı, erkek gibi erkek bir liderden sonra, onun yerine oturan şahsın kıçı ile hep gündemde olacağını, hangi ülkücü aklından geçirirdi?
Eh, düşmez kalkmaz bir Allah var..
Görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler...

Haki Korkmaz
Stockholm